18 Aralık 2009

Aşk Nedir?


Aşk evcil bir şey değildir. Sevgi dersen katılırım. Sevginin üzerine bir uygarlık kurabilirsin ama aşkın üzerine kuramazsın. Aşk çok derinlerdeki ve en hayvani yönümüz. Aşkın dizginsiz, ahlakın, dinin, ideolojinin, toplum kurallarının bastıramadığı kadar güçlü, çok derinlerden gelen bir duygu olduğuna inanıyorum. Bunda annemizle, babamızla kurduğumuz ilişki, cinsel deneyimlerimiz, bize yapılan saldırılar bizim başkalarına yaptığımız saldırılar, sosyal baskı birbirine karışıyor ve ruhumuzun kimyasıyla içiçe geçerek adlandıramadığımız, anlamlandıramadığımız, nedenini bulamadığımız bir tutkuya dönüşüyor. Bu tutku muhteşem güzellikler yaratabildiği gibi çok yıkıcı da olabilir.

09 Aralık 2009

Yaz Tatilinde Aşk Üçgeni

"Aslında oraya tatlı anılarımı tazelemeye gidiyordum, kötü anılarla dönmek için değil..."

Kardeşim Yeliz ve kadim dostum Özer'le yola çıktık heyecanla. Destination ' Kelebekler Vadisi'... Muhtelif memleketlerden insanlar sarışın dilberler, ari Almanlar, zeytinyağlı İtalyanlar ve bunun gibi ecnebi unsurları içinde barındıran Kelebekler Vadisi böylesi bir kültür mozaiğiyle bana hep çekici gelmişti zaten!

Dağdan indik vadiye ,gözler çapaklı... Karga yediği boku hazmede dursun biz saldırdık denize.bir baktım etraf bomboş, pek bir kasvetli. Nihayetinde ordan burdan çıkmaya başladı vadi insancıkları, mısır koçanından şapkalar, kıç bezi gibi pantolonlar... "abi ben bunu seviyorum işte" dedim içimden. Ne kadar samimiydim bilemiyorum. Özer ve Yeliz gölgede siesta yaparken bendeniz koca öğleyi Güney Afrikalı bir hatunla dalgalarda oynayarak geçirdim. Doğanın insanları böylesine kaynaştırması ereksiyonumu hafifletici bir neden olamadı

Günler keyifli geçiyordu. Yüzme, tırmanma gibi sportif faaliyetler dolayısıyla acıkan bizler yemek olayına vadinin yaklaşık 400 mt. yukarısında olan faralya köyünde giriyorduk.yer sofrası yufka ekmeği, "Yi babo yi!.."

İşte böyle bir günde başladı herşey. Adam epeydir dikkatimi çekiyordu aslında. Saç sakal birbirine karışmış üstte oduncu gömlek, kirli bir blucin, kamyon şöferleri gibi... Allah Allah!

"Selam gençler, afiyet olsun..."
Geldi oturdu. Başladı bir muhabbet. Abi öyle böyle derken bi ısındık birbirimize,
"Eee, peki sen n'apmayı düşünüyosun bakalım Yağız?"
"Abi ekoturizm falan düşünüyorum"
"Git ulan!"

Artık hep beraberdik. Ahmet'le beraber grubumuz dört kişi oldu. Kardeşim bir takım kızsal mazeretlerden dolayı (kısa süreli yüzme ve ileri bronzlaşma teknikleri) çoğu zaman bizi üç kişi bıraktı. Eh! bi kocaman adam, iki acemi oğlan n'apar? Azarrrr! Vadide bulunan kıçıkırık bir zodiac botla civar koylara akın ettik, kızların kalbini çaldık, tatil köylerinde terör estirdik ve yorulduk!

Akşamları güneşin batışı Rockbar'dan izlenir vadide... Kayaların üzerine kurulu bir müessesedir burası. Enterasan muhabbet döner. Sonuçta bizde her ölümlü gibi "sunset" zevkini tatmak için konuşlandık mekana... Adamın biri saksafon çalıyor inceden. Vadinin yerlileri her nevi teneke elemanlarla oluşturdukları enstrümanlarıyla gürültü yapıyolar falan. Bütün bunlar olurken Ahmett'in bana seslendiğini işittim... Kayalıklarda oturmuş, çokta düşünceli. Lafladık biraz. Özer geldi sonra, bir kaç bira yuvarladık... Güneş battı ve Ahmet yine bana seslendi. Bu sefer bara yaslanmış ve mutlu:

"Yağız, bak seni kiminle tanıştıracaam!"
Sidik gibi olan biramı yudumladım. Tokalaşmak için şişeyi sol elime almalıydım, başardım:
"Merabalar..."
"Bak bu Fulya..."
"Memnun oldum Fulya ... Nerden?" Gözleri kocaman bir deniz olmuş beni içine çekecek sanki... Korktum yahu!
Neyse oturduk bi köşeye. Şişeler elden ele dolaşıyor oldu. Gece kızla Ahmet bi suskun, bi konuşkan... Kız sürekli dalıp gidiyor,.birazda ketum sanki... Var bi sorun belli.
Bütün bunları düşünürken kız ansızın kalkıp gitti. Ahmet'in elleri boş kaldı.
"Abi, mutluluktan uçuyordun... Olay nedir?"
"Boşver..."

Biraz yadırgamıştım. Yaş durumundan dolayı... Kız 20 yaşında, bizimki koca kurt. Bişeyler kararlaştırıyoruz, Fulya hemen yanımızda bitiyor. Bu durum Ahmet'i rahatsız ediyor falan. Eh! Biz de bakıyoruz; bu adam bu kızdan hoşlanıyor, ama kaçıyor. Kız da istemiyor gibi davranıp bizden ayrılmıyor. Abi, kasıldık tabiatiyle!

Bi akşam kamp ateşi ortamı oluşturalım dedik, odun topladık,patates falanda közleyeceez. Gitar bulduk hallice, Ahmet bize delta blues tıngırdattı, hüzünlendik. Bazen biz aldık sazı elimize. Ateşe kimler kondu, kimler göçtü farkında değilim... Sonra Fulya geldi karanlığın içinden, yanında bir yabancı vardı. reggaeci gibi.Oturdular. Adam yalvararak bir şeyler anlatıyor, Fulya ateşe bakıyor patatesleri köze atıp bizimle laflıyor. Adam bunaldı ve sürüne sürüne gitti. Biz "bu da neydi yahu" dercesine bakıştık bizimkilerle Fulya patatesleri kurcalaya dursun...

Yanımızdaki İtalyan'lar da iyi gürültü yaptılar ama biz yine de bu karmaşada Ahmet'in usulca ve temkinli hareketlerle Fulya'ya ilerlediğini tespit ettik! Lakin kızın triplere girmesi ve Ahmet'in de kızın matının %80'lik bölümünü kaplamasıyla olay bir sıkıştırma durumuna dönüştü ve ben ilk müdahelemi yapma gereği duyarak Fulya'yı Yeliz'le tuvalete eşlik etme bahanesiyle ortamdan uzaklaştırdım. Bunu niye yaptığımı ve altında yatan sebepleri çok düşündüm.sonra.

Kız tekrar geldi .Patatesler de olmuştu artık. Yanımızdaki İtalyan grup ise kendi alemlerine çoktan dalmıştı bile. Biz yine de onlara Türk konukseverliğini gösterdik ve patates ikram ettik... Fulya'ya patatesini verirken beni yanına davet etti. Ahmet hala delta blues çalıyordu. Kız bir yandan patatesini ısırıyor, bir yandan da gözlerimin içine baka baka ısırdığı patatesini bana sunuyor. Benim zaten bir patatesim var ama o illa elindekini bana uzatıyor. Patates olayı gittikçe erotikleşiyor... Ahmet delta blues çalıyor... evet etkilenmiştim.sanırım ondan o akşam etkilendim ben...

Ateş küllenmeye başlamıştı, sahilde yatmaya karar verdik. Ahmet çekimserdi ama sonra o da ikna olup tulumunu getirmeye gitti. Gecenin bir kabusa dönüşmemesi için kendi tulumumu kızın yanına serdim, Öbür yanında zaten Yeliz yatıyordu. Bütün gece Ahmet'in kızı sıkıştırmasını istemiyorduk. Ahmet gözümüzde "sıkıştıran adam" olmuştu. Bir tatsızlık yaşanmamalıydı grupta.

Ama Ahmet n'aaptı?.. Kızla aramızda ki 20 cm ' lik araya pat diye düştü, serildi.
"Abi kolay gelsinde biraz sıkıştık sanırım!"
"Eh! kay biraz o zaman"
"Yahu niye kayacaam? gel öbür yanıma ser matını. Daldın ortamıza!"
"Tamam anasını satayım, giderim bende..."
Olayların çirkinleşmesini hiç istememiştim:
"Bak şimdi,abi dur yahu izah edeyim..."

Kalbi kırılmıştı. Biz de üzülmüştük haliyle. Biraz sakinleştikten sonra başladı bize hikayeyi anlatmaya.(the whole story!) biz de "vay be, çüşş, yapma ya .Nerden bilecektik be" abi deyip durduk...Kız kayboldu... Sabah oldu.

Fulya ile karşılaştık.
"Sanırım dünkü olayla ilgili bişeyler açıklaman gerekiyor Fulya!"
"Oturabilir miyiz?"
"Tabii.."
Anlattı durdu,
"Evet onu seviyorum ama o bunu farklı algılıyor"
"Nasıl yani?"
"Bir kaç defa el ele tutuştuk diye..."
"Anlaşıldı"

Gittikçe kafam karışıyordu. Kıza mı inanacaktım Ahmet'e mi? O gün vadiden ayrılacaktık.N'ooldu biliyor musunuz? Fulya'da çadırını topladı ve bizimle geldi. Ahmet bu işe bayağı bozuldu... Gerçi artık ilgilenmiyor havalarındaydı. Dolayısıyla kızın ilgisi bize kaydı. Yolculuğun sonlarına yaklaşmıştık artık. Son bir Kayaköy ve Afkule gezisinden sonra Ölüdeniz'e döndük. Ahmet Fulya ile son bir konuşmak istedi. Amacına ulaştı mı emin değilim Ama zom bir şekilde beni uykumdan kaldırdığında bir şeyden emindim; bişeyler onu kıllandırmış olmalıydı.Sırıta sırıta sorular soruyor ve yanıt bekliyordu.Ona Afkule'de olanlardan bahsedemedim.ama Fulya ile aramızda farklı şeyler olmuştu.

Ertesi gün erkenden ayrıldı aramızdan. Gidişi üzmüştü bizi.Ardından bizler de döndük İstanbul'a. Fulya ile olayımız garipti . Bir ilişki sayılmazdı ilk gün beni aradığında itiraf etmeliyim ki çok şaşırdım. Buluştuk, hasret giderdik. İkimiz de olayı Ahmet'e nasıl açacağımızı düşünüyorduk. Bir gün buluştuğumuzda Fulya Ahmet'in aradığını söyledi. İzini nasıl bulmuştu kim bilir? Kayaköy'de falan dia çekmişlerdi. Onları görmek istemiş. Tabii gıcık oldum.

Bizimki pek tedirgin değil Neymiş bu hafta sonu dolunay varmışta, sabaha kadar onu seyretmek istiyormuş. "Ayarlarız bişeyler" dedim. Ama Ahmet konusunda rahatsızdım. Çünkü o sıralar zat-ı muhteremle bizzat görüşüyorduk.bana durmadan Fulya'nın arayıp aramadığını soruyordu.vicdanım sızlıyordu.

Sonra ne mi oldu? Ertesi gün Fulya beni aradı:
"Yağız meraba, ben şu an Ahmet'teyim"
"Nee!"
"Bi dakka Ahmet konuşacak..."
Ahmet telefonu aldı
"Abi sakın yanlış bişey düşünme,olaylar çok ciddi..."
Söyledi de, söyledi. Benim başımdan aşşağı kaynar sular boşalmıştı zaten. Fulya aldı ahizeyi tekrar,
"Tedavi olmam lazım Yağız."
"Fulya hemen geliyosun ve bu konuyu konuşuyoruz,çabuk"

ve geldi, konuşuldu, hayaller yıkıldı. Psikolojik bir takım sorunları varmış ablanın. Ahmet'te tedavi etirecekmiş. Oldu! Kızda bi bok çıkmadı.Olayın bundan sonrası Fulya, Yağız ve Ahmet üçgeninde dahada pis bir hal aldı. Hakaretler, kavgalar, kışkırtmalar derken kız Ahmet'e asılmaya başladı. Sonunda ne mi oldu? Biz iki erkek kafa kafaya verip bu olaydan sıyrılmaya karar verdik ve başardık. Peki ya başaramayanlar?..

01 Ekim 2009

Eski Aşklardan Geriye Kalan Sevda Masalı





Bir sevda masalı gibiydi ilk basta hersey, günes sanki bizim için doguyordu, yada ay her batışını bizimle paylaşmak istiyordu. Biten her gecenin arkasından yakamozlar kalıyordu gözlerimizin içinde, biribirimize her baktığımizda yakamozları görüyorduk sanki. Bulutların rengi bir değisikti, daha bir hafiflemişti vücudum son günlerde, ayaklarımın bastığı yerlerde iz bırakmıyordum artık.

Birden biten bir yaz gibi olmamalıydı hayatım hep ilk baharında kalmalıydı, dalından koparılan bir çiçek gibi solacağımı hiç farketmemiştim. Küçük bir balıkçı kasabasında geçen hayatımızın burda biteceğine öyle çok inanmıştımki, öyle çok inanmıştımki hayatımın hep yaz kalacağına, kendi yaptığımız eve çatı bile yapmamıştık, her uyandığımızda sevgimizi yıldızlarla paylaşabilmek için. Ta ki aniden büyük bir gürültüyle uyanıp ıslanana kadar.
Hayat anlattı bize kışın olduğunu, her zaman yaz olmadığını öğretti, evimizin üstünü örtmemiz gerektiğini söyledi, hayat öğretti biz öğrendik. Her yeni sey öğrenmek için önce bir kez ıslanmamız gerektiğini öğrendik, bir kez ıslanıyorduk ardından doğru olanı yapıyorduk, çatıyı yapıyorduk, yaz geldiğinde artık korkudan çatıyı indiremez olduk, aniden kış gelir bizi ıslatır diye korkuyorduk. Sevgi ve arkadaşlık ile bağlanmıştık birbirimize
Zamanla hayattaki korkulardan tüm güzellikleri kaybedeceğimiz korkusuna kapıldık.
Uyuduk saatlerce hiç uyanmamak istedik ama olmadı, sahile vuran dalgaların o muhteşem sesine daha fazla dayanamazdık. Ve yeniden attık kendimizi denize, yeniden bir ev yaptık sevgiden, herseyi unutup en ama en bastan basladık, yine güneş içimize doğdu, sonra yine yakamoz onun gözlerinde kaldı, sonra yine uyurken yine bir gürültü ve üstümüze yağan bir yağmur uyandırdı bizi. Sonra anladık hayatın bir yaz ve bir kışdan olusup kısır bir döngü içinde sürekli dolanıp durdugunu, sonra kıslarıda sevmemiz gerektiğini öğrendik ve bir dağ evinde yaktığımız şöminenin sıcağında aradık günesi.
Dört mevsimi öğretti hayat bize ama karşımızdakini olduğu gibi sevmesini bir türlü öğretemedi, hep değistirmeye çalıstık biz değistirdikçe o kaçtı, bu seferde bir gün bir bakkal gelip içimizde kalan boş sevgileri almaya geldim diyecek diye korkmaya basladık. Ya da bir eskici mandallarıyla değişmek isteyecek içimizdeki bütün eski sevgileri, bizde o zaman vereceğiz içimizdeki bütün sevgileri üç beş mandal karşılığında, yanlız bir sevgi kalacak eskilerden kalan içimizde birtek onu vermeye kıyamayacağız, oda herbirimize göre değisen bir sevgi olacak, kimi ilk aşkını saklayacak, kimide belki en son aşkını. Belkide yeni sevgili peşinde düşeceğiz...
Bir mandal kadar değeri olmayan diger sevgilerin hepsini çöpe atacağız, belkide sonra o sevgiler için ne kadar ıslanıp ne kadar üzüldüğümüze bakıp elimizdeki mandalları sinirden sıkarak kıracağız.
Iste o zaman anlayacağızki eski aşklardan geriye kalan sadece birkaç kırık mandal tanesi elimizde.
Kaldırıp çöpe atmaya bile değmeyecek, bir kaç kırık mandal tanesi.

03 Eylül 2009

Online Arkadaşlık. Modern Çağın aşk Tanrısı Arkadaşlık Siteleri


Online arkadaşlık ve arkadaşlık siteleri hobi olmaktan çıkıp, kişilerin uzun vadeli ilişki ve ideal eş bulabildikleri hızla büyüyen bir sektör haline geldi. Türkiye’de İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana gibi illerden arkadaşlık arayan binlerce yalnız insan, farklı bir alternatif olarak gördüğü arkadaşlık siteleri ile kendileri için mükemmel eş adaylarını buluyor, tanışıyor ve evlenebiliyor. Arkadaşlık siteleri benzer ilgi alanları ve özellikleri olan insanları sahip oldukları yazılım altyapısıyla eşleştiriyor ve günümüz modern çöpçatanlık görevini üstleniyor.
Arkadaşlık sitesi sistemine dahil olup, profilinizi doldurduğunuz andan itibaren benzer özelliklere sahip bir çok kullanıcıyla eşleşme imkanı sağlayarak tanışmanıza yardımcı oluyor. Sistemde oluşturulan profillerin ilgi alanları, özellikleriniz, aradığınız kişiye dair özellikler ile ilgili bölümler vardır. Ne kadar çok alanı doğru olarak doldurursanız, sizin için en uygun aday ile tanışma yüzdenizde o oranda artacaktır.
Arkadaşlık sitelerinde temel olarak yaş aralığı, cinsiyet ve yer bilgilerini, girerek diğer üyeleri bulmanızı sağlayan arama kutuları vardır. Bu arama sonucu tabi ki size geniş bir kişi listesi sonucu verecektir. Bir çok arkadaşlık sitesinde temel özellikler yanında öznitelikleri içeren detaylı arama kutuları ile aramalarınız daraltarak istediğiniz kriter, özellik ve nitelikte kişilere ulaşmanız mümkündür, Örneğin göz rengi, saç rengi, alışkanlıklar, eğitim düzeyi gibi nitelikleri belirleyerek tercihlerinizi belirleme imkanı sunar.
Son zamanlarda bir çok arkadaşlık sitesinde gördüğüm karmaşık kişilik ve uyum testleri ile matematiksel eşleşmeler yapılmakta, uyumluluk ve ilişki potansiyeliniz algoritmik olarak hesaplanıp yüzdelere dökülmektedir. Şahsi kanaatim kimler tarafından hazırlandığı belli olmayan ve bilimsel temellere dayanmayan bu testlerin iki kişi arasındaki uyumu belirleyemeyeceğidir. Amaç sitede üyelerin daha fazla zaman geçirmelerini sağlayarak online kişi sayısını yüksek göstermekten başka bir şey değildir. Hatta yapılan bir çok araştırmaya göre özellikle arkadaşlık sitelerinde bu testlere harcanan vakit dolayısıyla kişiler yeteri kadar kişiyle iletişime geçmediği için tanışabileceği bir çok uyumlu kişi ile tanışma fırsatınıda elinden kaçırmış oluyor. En uygun iletişim ve ruh eşinizi bulma yolu doğruluğu ve bilimselliği ispatlanmamış testler yerine birebir mesajlaşmak, site imkanları dahilindeyse görüntülü sohbet etmek ve sesli sohbet etmek olacaktır.
Son zamanlarda internet kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte arkadaşlık sitesi vasıtasıyla tanışan ve hayatlarını birleştiren insanların sayısı artmaktadır. Bu arkadaşlık ve evlilik siteleri mükemmel eş adayınızı bulmaya yardımcı olmakta önemli bir rol almış durumdadır.